CHP ve dinozorları
T. Lowell ”Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir.” diyor. Hele bu politikacı olunca konu daha hassas.
İsviçre’de olduğum sürece çok sayıda Bakan, Cumhurbaşkanı veda konuşması dinledim. Bunlar hani bir sporcunun en başarılı olduğu yıllarda jubile yapması gibi. Hepside en sevildikleri, başarılı oldukları zamanda kendi istekleri ile gittiler. Veda konuşmalarında kimi ailesine, kimisi hobilerine zaman ayırmak istediklerini söylediler. Son olarak bir yazı okudum. İsviçre’nin SP’si (sosyal demokrat parti) bir açıklama yaptı ve iki kere Cumhurbaşkanlığı yapmış halen Enerji ve Ulaştırma bakanlığı yapan 63 yaşındaki partilisi Moritz Leuenberger’i geri çağırdı. Artık istifa et yeniler gelsin, istifa etmezsen aday göstermeyeceğiz dediler.
Aklıma Türkiye’nin CHP’si geldi. Tek tek isim vermeyeceğim ama Baykal ve çevresine bakmamız yeterli. Bir aile şirketi düşünün, içlerinde etraflarında yeşerecek aykırı bir yeşil ota bile tahammülleri yok. Okumuyorlar incelemiyorlar, gelişen değişen dünyaya teknolojiye bakmıyorlar, içlerine sinmiş elli yıllık alışkanlıkları ile hayata tutunmaya, Türkiye’nin geleceğine yön vermeye çalışıyorlar. Gerçekleri kavramak için değil, gerçeklerin üstünü örtmek için uğraşıyorlar. Düşünmeyen ve üretmeyen insanların hayatta kalma yolu, atalarının bıraktığı mirasa sarılarak dünyanın bugünkü hali arasındaki farkı göremeyen yarı felçli bir düşünce yapısıdır. Şu anda CHP’nin gerek Kürt-Ermeni sorununda, gerek Dersim olayları ve demokratikleşme konusunda yaptıkları budur.
Günümüz CHP’si bir tarafta Sosyalist Enternasyonal üyesi oluyor, Batı’daki burjuva demokrat hakları dili ile söylüyor. Edirne’den içeri girince bu hakların bölücülük olduğunu iddia ederek askeri vesayet sisteminin aynen devam etmesini isteyerek onların gölgesinde konumlarını korumaya çalışıyorlar. Durum böyle olunca da demokratik hak ve özgürlüklerin istenmesi bu konuda mücadele görevi, işçi emekçi, öğrenci ve ilerici-demokratların omuzlarına biniyor. Fikret Başkaya Devrimi Yeniden Düşünmek yazısında şöyle söylüyor ‘’ Ölü bilgilerle dışımızdaki gerçekliği düşündüğümüzü, anladığımızı sanıyoruz… Güneş varken ve güneş karşıdan geliyorken güneş gözlüğü takmak daha iyi bir görüş sağlar ama güneş battıktan sonra da gözlük takmaya devam ederseniz, gözlük sadece işe yaramaz hale gelmekle kalmaz görüşü daha da zorlaştırır. Zira güneş gözlüğü takmayı gerektiren durum değişmiştir.‘‘
Sanırım CHP’nin de anlayamadağı gerçek güneşin batmasına rağmen halen güneş gözlüğü takması. Hiçbir olay ya da durum içinde bulunduğu koşullardan bağımsız ele alınamayacağı gibi yüz yıl öncesinin düşünce ve kuralları ile bugünün problemlerini çözemezsiniz. Çözmeye kalkarsanız, dinozorlaştığınız, kültürel bir şizofreni içerisinde olduğunuz ortaya çıkar. Günümüz bilgi çağıdır. Bu süreçte kendini değiştirmeyen, yeni bilgi görüş ve gelişmelere uyum sağlamayan her bilgi ve kavram yok olmaya mahkumdur. Bu bilgi çağında var olmak tesadüflerle açıklanamaz. Bu bir seçimdir. Kaldı ki günümüzün hızlı bilgisel iletişim kaynakları artık düzenin, sistemin resmi ideolojinin yalanlarına fırsat vermiyor. Çocukluğumda Milli Takım yurt dışı müsabakalarında yenilince bizim boyalı basın hakemlerin taraf tuttuğunu, aleyhimize kasıtlı kararlar verdiğini yazar bende çocuk aklımla hakemlere kızardım. Tıpkı ilkokulda Yunanlı Ermeni düşman, müslüman olmayanın gavur olduğunu öğrenmem gibi. Artık bunları yutturamazsınız kalite kontrolü var. Maçları çıplak gözle izliyor, dünyada bana kimsenin düşman olmadığını, dinsizin müslüman olmayanın da insan olduğunu okuyabiliyorum.
T. Lowell ‘’Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir.’’ diyor. Hele bu politikacı olunca konu daha hassas. Politikacının çağını algılama, toplumu yönlendirme misyonu vardır. Politikacının dinozorlaşma gibi bir lüksü yoktur. Osmanlı İmparatorluğu matbaaya gavur icadı diye 300 yıl direnmiş. Düşünceler ve sistemler değişmektedir. Eğer siz CHP olarak savunduğunuz Atatürkçü düşünceyi günümüz düşünce ve sistemlerin içinde tanımlıyamıyorsanız asıl tehlike burdadır. Tarih boyunca insan ihtiyaçlarına göre bir çok sistemler kurulmuş aynı sistemler yine insan ihtiyaçlarına göre değiştirilmiştir. Dünya döndükçe bu böyle olacak değişim durmayacaktır. 90 yıllık hükümlerin değişmesine direnenler ve bunları anayasa maddesi olarak uygulayanların demokrasiden söz etme hakkı yoktur. Değiştirilmez hükümler, değişmeyen hükümler demokrasilerde olmaz.
Sorulması gereken soru; sistemi 90 yıl öncesine götürmek mi, yoksa bu sistemi mevcut koşullara uydurmak mı? Asıl CHP olarak kendilerine sormaları gereken soru; Nazım hikmetler, Denizler, Mahirler, Mustafa Suphiler, Ahmet Kayalar, Seyit Rızalar, Aleviler-Kürtler-Ermeniler, Dersimler, Maraşlar, Sivaslar ve adını burada sayamayacağım binlerce insan bir çok katliamlar bu ülke coğrafyasında, hep beraber savunduğumuz Cumhuriyet şemsiyesi altında oldu. Sizden Dersim için özür beklemiyorum ama bu Cumhuriyeti gelen nesillere savunurken güneş gözlüklerinizi çıkarın.
anlamak.org