Akıl iptal Beyin kirada Düşünce bağımlı
Bu da nereden çıktı demeyin, Konyalının hınzır deneyi adlı yazıyı okuyunca böyle bir başlık atmayı uygun gördüm. Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde yaşananlar akıllara durgunluk verecek cinsten. Entelektüel bir isim olarak tanınan Konya Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kabakçı, dostlarıyla sohbette yazar Alev Alatlı’nın bir sözüne takılır. ‘Türkiye’de akıl iptal edilmiştir. Kabakçı, bu görüşü kanıtlamak için bir deneme hazırlar. TELOFONUNUZA YAĞ BASACAĞIZ Üniversite eğitimi almış, entelektüel insanlardan oluşan 20 kişi seçilir. Memur tarzıyla konuşan biri bunlara telefon eder: ‘Burası, Telekom Ana Bakım Merkezi. Biraz sonra hattınızdaki telefonlara yağ basılacak. Etrafın batmaması için önlem alın der ve ekler ‘Abone olarak sizi uyarıyoruz’. Bu 20 kişiden 19’u ya telefonu poşete koymuş ya altına tabak koymuş ya da halıyı toplamış. Bir kişi ise fakstan daha çok yağ gelir diye yakındaki pastaneden boş baklava tepsisi atmış faksın üzerine. Bir tanesi var ki Telefonu mermer tabanda. ‘Orası batmaz ama alarm duvarda, oradan gelen yağ duvarı berbat eder’ demiş.
Gördüğünüz gibi değerli okuyucular, günümüz insanı nasıl olmuşta sallabaş, aklı mantığı kullanmadan, olayları sorgulamadan her söylenene inanır hale gelmiş. İnsanlar akıllarını kullanamadıklarında ne hallere düşebildiklerini görüyoruz.
Dağların, tepelerin, Ulusların-ülkelerin sınırların, ekonomilerin, teknolojilerin, aklınıza gelebilecek her şeyin değiştiği Dünya’mızda değişmeyen nedir. İşte bugünkü yazımda bu değişmeyen ve değişmemekte de direnen düşüncelere kafamı taktım.
Maça gidiyorsunuz, hakemin haklı bir kararına, karşı taraf çılgınca protesto ediyor, küfürler gırla gidiyor. Birazdan yine haklı bir karar bu sefer diğer taraf aynı çılgınlıkla yanıt veriyor, daha da ileri gidiyorlar, yumruklar, bıçaklar ve ölüm. Bu gördüklerim hadi biraz cahillerdi. Akşam eve geliyorum bu işi bildiklerini iddia edenler 25 tane kuralı olan futbolu sabahlara kadar tartışa tartışa bitiremiyorlar. Gol dü, değildi. Burada görünenlerinde sahadan farkı yok kim hangi takımı tutuyorsa ölümüne savunuyor, akıl özgür düşünce ortada hiç görünmüyor. Canınız sıkılıyor kanal değiştiriyorsunuz birazda Talk-Show diyorsunuz, hepsi Avrupa’dan çalma hiç içlerinde biri çıkıp da bende şunu üreteyim diye kafa yormuyor tek becerilen taklit ve hırsızlık, programı da nerden çaldıklarını gayet açık yüreklilikle ekranda söyleyebiliyorlar.
Seçimler geliyor, seçim çalışmaları, seçim konuşmaları başlıyor. Hiç kimse kendi partisine kötü dedirtmiyor, takım tuttukları gibi parti tutuyor oylarını kullanıyorlar. En çok parası olanlar seçiliyor, Belediye Başkanı, Milletvekili, Bakan oluyorlar. Bunlardan kimileri Devlet’i soyuyor, yakalananlar yüce divanda yargılanıyor. Bütün bunlar olurken ne ilginçtir halkımız yönetenlere, yönetenlerde halkımıza laf söyletmiyor.
Geçenlerde İsviçre TV’n unda izlediğim canlı yayında siyasi bir tartışma ekrana geldi. Neticede ortak basın bildirisi yayınlandı onların ortak anlaştıkları bildiri şuydu. Artık eski demode olmuş düşünce fikir, akım ve teorilerin mirasına oturmayacağız, kesinlikle yeni fikirler üreteceğiz. Düşünebiliyor musunuz Avrupa’nın sağcısı da solcusu’ üretmekten ve değişimden, aklı mantığı kullanmadan sorgulamadan dem vuruyor. Bende, bizde bunlar neden olmuyor diyorum. İnsanlarımız neden özgür düşünce ve iradelerini ortaya koyamıyorlar. Neden beyinlerinin başkaları tarafından yönetilmesine, satın alınmasına, uyuşturulmasına müsaade ediyorlar. Neden, söylenenleri, anlatılanları, okunan sözleri akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden inanıyorlar. Nerede bu özgür irade nerede bu özgür düşünce?
EINSTEIN bile bu konuda endişelerini şu cümlelerle izah ediyor „Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bir peşin hükmü söküp atmak, atomu parçalamaktan daha zor.” Nedir bu özgür düşünce? İnsan, doğar ve kendisinden önce var olan bir çevre ile buluşur. Bu çevre onun tercihi değildir. Hazırlanmasında iradesinin rolü olmamıştır. Geldiği günden itibaren hep karşısına çıkan “tabularla” uğraşır ve buna karşı özgür düşünce ve bilimi geliştirir. Doğmalarımız, kitaplarımız, alışkanlıklarımız, statükolarımız, hırslarımız-ihtiraslarımız, örflerimiz, adetlerimiz hepsi bu yolda tökezlediğimiz çakıl taşlarımızdır. Nedir bu özgür düşünce yoksa klasik anlamda esaretin karşılığı mı? Bence özgür düşünce ne gökyüzünün mavi boşluğu, ne de okyanusların mavi derinliği; insanların insan kalabilme varlığına olan inançlarıdır özgür düşünce. Belki hayat şartları gereği özgür yaşayamıyoruz ama en azından karanlığa karşı özgür düşünelim.
anlamak.org