AB gerçeği ve AKP’nin göremedikleri
İnsanlar geçmiş ve şimdiki durum hakkında ne kadar az şeyler bilirse, gelecek hakkındaki yargısı da o derece önemsiz olur. Nasıl oldu da Avrupa’nın Türkiye üzerindeki 17 Aralık 2004 tarihi sonrası pozitif desteği 3 Ekim 2005 tarihinde tükenerek çatlak seslerin çoğaldığı bir hale dönüştü.
3 Ekim tamam, AB Genişleme Sorumlusu Olli Rehn Türkiye ile görüşmelerin başlayacağını açıklıyor ve arkasından da ama diyor. Bu amaları da şöyle sıralıyor. 25 AB ülkesinin Türkiye’ yi kabul etmesi, Türkiyenin Kıbrıs’ı tanıması, müzakerelerin çok uzun ve zor geçeceğini ucunun açık olacağı, AB’ nin ilk önce şimdiki Bütçesinin düzelmesi gerektiği, Türkiye’nin önce 15 eski ve 10 tane yeni üyelerle gümrük durumunu çözmesi Yunanistan ile Ege sorunları, . Ermenistan ile ilişkilerimiz, Azınlık hakları, kültürel haklar, dini özgürlükler, ifade özgürlüğü, sendika hakları gibi alanlarda ilerlemelere ihtiyaç olduğu. Evet bu amalar bitmek bilmiyor. Uzun ince dolambaçlı ve oldukça da sarp bir yol
Olli Rehn’in açıklamasından sonra Türkiye’ deki gazete başlıklarına bir de burada Avrupa gazetelerindeki yorumlara şöyle bir göz attım. Kendi kendimede şu soruyu sordum. Olayı bizimkiler mi abartıyor, yoksa Avrupalılar mı? Avrupa’ daki yorumlar genelinde şu odakta toplanıyordu Avrupa’nın Türkiye’yi beklemeye bırakması zaten kendi içindeki problemi çözmeden Türkiye ile uğraşmasının anlamsız olduğunu, Türkiye’ye sunulan şartların da eksiksiz yerine getirileceği şüpheleri ağır basıyordu. Türkiye gazete başlıkları ve yorumlarda ise, birkaç yazar haricinde genel kanı istenilen alındı ve görüşmeler başlıyor. Türkiye’nin tuzaklara düşmeden, provokasyonlara meydan vermeden, kararlılıkla yürümesi gerektiği vs. Şu anda Avrupa sadece verdiği sözü tutuyor ve 3 Ekimde görüşmeleri başlatıyor.
Burada bizim gözardı edemeyeceğimiz ve AKP’nin hiç görmediği veya görmek istemediği bir konu var. Avrupa basınında son yıllarda çok gündeme gelen Türban konusu. Avrupalının şu anda dört bir tarafdan işlediği konu. Türkiye’nin bir yıldır daha aktif AB girişimleri üzerine, gün geçmiyor ki birgün Türkiye üzerine yazı yazılmasın. Avrupa basını özellikle AKP iktidar olduğu günden beri yazılarında ciddi şekilde imaj değişikliğine gittiler. Her yazılarında, yazıyla ilgisi olsun olmasın bir türbanlı kadın. Son bir ayda en azından 4 defa Emine Erdoğan’ın resmi geldi, resimde ilginç sadece türbanlı kafa gözüküyor. Yani çağdaş Türkiye imajı silinerek yerine kapanan, Araplaşan bir imaj yerleştirilmek isteniyor. Bu konuda Olli Rehn’ de çok açık ve seçik vurguluyor. AB’nin kriterleri var bu bir gerçek ama AB’ye girecek ülkeyi Avrupa’nın coğrafi sınırları değil, girecek ülke’nin fikirleri, demokratik standartları , istikrarı modern Dünya değerleri belirliyor” mesajını veriyor.
Eski dışişleri müsteşarı Sönmez Korkmaz, bir röportajında Avrupa bizden istediklerinin onda birini Romanya ve Bulgaristan’dan istemiyor diyor. Çok doğru söylüyor, çünkü bizden kötü olan ekonomilerine rağmen modern çağdaş imaj onların işini daha kolaylaştırıyor. ANKARA – Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı Prof. Dr. İsmet Vildan Alptekin, türbanın siyasi ve dinsel simge haline getirildiğini belirterek, “Avrupa Birliği (AB) sürecinde türban ve türbanı savunanlar, buna en büyük engeldir” diyor ve ekliyor
Türban siyasi, dinsel simge: Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın aldığı kararlar var. Ayrıca AİHM’de de bu konu ele alınmış ve kabul edilmemiştir. Anadolu’da, büyüklerimizde, annelerimizde, teyzelerimizde eşarp denen bir örtü var, bunu örterler. 30 sene önce Türkiye’de türban problemi yoktu. Ama bugün türban olayları var. 30 sene önce Türkiye Müslüman ülke değil miydi? O halde türban biraz siyasi ve dinsel simge haline getiriliyor. Şunu özellikle söylemek istiyorum: Avrupa Birliği’ne girmek için çabaladığımız bu süreçte türban ve türbanı savunanlar, buna en büyük engeldir.
Peki bütün bu gelişmelere rağmen AKP hükümeti ne yapıyor; Başbakan bir tarafda Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız diyor, diğer taraftan ülkenin kapanması görevini kendi eşine veriyor. Bu düpedüz çifte standart. AKP kadınlarımızın kapanması için çaba harcıyor öncülük yapıyor. Bütün gözde Bakanlıkları (son Turizm Bakanlığı) eşleri türbanlı olan şahıslara ikram ediyor, bunlardan daha önce kapanmayanlarda kapanarak, ülkeyi yurtdışı gezilerde böyle temsil ederek farkında olarak veya olmayarak Avrupa’yı endişelendiriyor. Bu özendirici tavırlarıyla da başarılı oluyorlar. Yakın çevremde önceden kapanmayıp da şimdi kapananlara sorduğum da aldığım yanıtlar aynı Başbakan’ın eşi kapanıyor ben neden kapanmayım. Hükümet kişinin tanrı ve din konulardaki seçimine karışmamalı, yani taraf tutmamalı, kendi iktidarının nimetlerini kadınlarımızın kapanıp, kapanmamaları konusunda siyasi özendirmeye gitmemelidir. Hükümetin görevi din ve inanç özgürlüğünü güvenceye almaktır. İşte bunun adı da LAİKLİK’ tir. AKP gerçekten AB üyeliğinde samimi ise bu yazılanlara kulak vermelidir. Bütün kriterleri yerine getirselerde Türban birgün acı bir süprüz olarak karşılarına çıkacaktır.
Bu yazı 2005 tarihinde Avrupa-Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır
anlamak.org