Anlamak Aşmaktır

Bilim İtaatsiz Olana İhtiyaç Duyar

Home » Kapitalizmde İnsan Değeri

Kapitalizmde İnsan Değeri

” Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser K. Marx ”

Mutlaka para ve kapitalizm hakkında bugüne kadar sayısız yazılar yorumlar okumuşunuz. Zaten K. Marx’ın üç cilt kitapda bitiremediği bir konuyu benim bir yazıda bitirmem olanaksız. Kapitalizm sadece gölgesinde oturacak adam bulamadığı ormanları golf sahası yapıp halkı yağmur duasına göndermiyor. Emeğini sömüremediği insanları da önce şükretmeye, sonrada ölüme davet ediyor.

Kapitalizm, fazla sermaye birikimi elde etmek için hiçbir kural, hiçbir toplumsal değer ve ilke tanımayan tek değer ilkesi kar olan bir sistemdir. İnsanlık tarihi bu sistemin kanlı, acımasız, vahşetleriyle doludur. Bu sistemde, insanın insan olabilmesi sağlıklı bir biçimde yaşıyabilmesi, karnını doyurması, sığınacak bir yerinin olması, bireyin toplumsal değeri, malına mülküne bağlıdır. Kültürel ve toplumsal ilişkiler ancak bu alt yapı kurumlarının oluşmasından sonra gerçekleşebilir. Bu sistemde. Paranız malınız mülkünüz varsa; iyi yer içer, sağlık ve eğitim gereksinimleriniz karşılanır. Devlet kurumları, hizmetlerini sizin maddi gücünüze göre sunarlar. Kapitalizm insan yaşamına ilişkin ve insanın gereksinimi olan her şeyi satın alınabilir kılmıştır. Kapitalizm her şeyi metalaştırır. Ancak günümüzde insanlar bu katil kapitalist sömürü düzeni altında eziliyor, açlıktan ölüyor, insanlık onuru ayaklar altına alınıyor. Bunu görmek için ben çok uzağa değil birkaç gün öncesine gideceğim.

Hergün okumakta olduğum (News) gazetesi haftalardır baş sayfasını büyük puntalarla İsviçre’de yapılacak Avrupa kupa maçlarına ayırıyor. Nerede nasıl, ne kadar para kazanacaklarının ince hesaplarını yapıyorlar. Şehir merkezlerinde kurulacak dev ekranları ve restorantları tanıtıyor. 8 Mayıs tarihli gazeteyi okurken içim burkuldu, sisteme olan kinim bir nebze daha büyüdü. Kapak kısmında Polis’in maçlarda giyeceği elbiseyi, diğer sayfalarda lüzumsuz haber ve reklamlara yer verirken, sekizinci sayfanın bir köşesinde Burma’da meydana gelen kasırgada ölü sayısının yüz bine çıkacağına yer veriyordu. Onuncu sayfada ise sanki küçücük bir iş ilanı gibi okumakta güçlük çekersiniz. Fas’dan İspanya’ya umuda yolculuğa çıkan 70 Afrikalı göçmeni taşıyan Geminin batması sonucu 29 kişinin boğularak öldüğünü, kalanlarda şişirme botla yola devam ederken Fas’lı askerlerin bota ateş ederek havasını boşaltıp kalanların boğulmasını seyrettiklerini yazıyordu. ABD’nin petrol karşılığında demokrasi götürdüğü, bizim de bu demokrasi taşıyan askerlere kamyonlarla yiyecek taşıdığımız Irak’da günde ortalama 30-40 kişinin ölümü artık haber değeri taşımıyor, gazetelerde yer almıyor. Yorumu size bırakıyorum, okuduklarım bir polis elbisesi kadar değeri olmayan insancıkların bir gazetenin kıyısında zoraki yer almalarının hikayesiydi.

Türk gazeteleri çok mu farklıydı? Myanmar halkını kasırgadan ziyade cunta lideri yıktı. Yaptığı yardım kızının düğününde harcadığı paranın onda biri. Bununla da kalmıyor aynı cunta lideri günlerce ülkeye yardım için bekleyenleri BM’de dahil kimseyi içeri almıyor ölü sayısının artmasına neden oluyordu. İşin daha ilginç yanı, cunta dışarda olunca lanetler okuyan dönek basın, cunta içerde olunca ya kör oluyor ya da alkış tutuyor.

Kapitalizmde insana, sadece kullanılan bir meta değerinde pay biçilir. İnsanlık tarihinde gelmiş geçmiş bütün toplumsal sistemler içinde insan adına, doğa adına en tehlikeli bir sistemdir. Kapitalist olup da insani değerlerin farkında olmak mümkün değildir, zira kapitalizm en temel insani değer olan emeği sömürür, kendine göre insan tipi yaratır, insanları böler, birbirine yabancılaştırır. Ayrımcılığın, krizlerin, yolsuzlukların, savaşların olmadığı bir kapitalist dünya mümkün değildir. Asalaklar, kabile reisleri, haydutlar, mafya, hortumcu ve kıravatlı hırsızlar; savaşsız silahsız, kaba güç kullanmadan, hiçbirşey üretemezler ancak gasp ederler. Bu sistem, onların ruhu ve tanrısıdır. Bütün bu çirkeflikleri yaparken gerçek yüzlerini gizlemeye çalışırlar. Sanki bütün bu vahşetlerden, ölümlerden, açlıktan onlar sorumlu değilmiş gibi davranırlar. Sokak çocuklarına yardım, dünyanın gelişmemiş bölgelerindeki aç insanlara bağış, deprem ve sel felaketlerinde yiyecek içecek gönderme gibi faaliyetler organize ederler. Kendi yol açtıkları pisliğe basmamak için onu süpürmeye çalışırlar. Bir tür adalet ve vicdan oyunları ile ahlaksızlıklarını kamuflaj ederler. Bunun için Dünya’nın en ünlü sanatçılarını, TV programcılarını kullanırlar.

Anımsarmısınız, kanal Doğan’da ünlü televizyoncu Uğur Dündar’ın patronunu şirin göstermek için sunduğu “Yoksa Rüya mı adlı” eski evleri yenileme programı. Tek amacı yardımseverlik örtüsü altında fakir insanları kullanarak rating ve reklam geliri toplamak, kurtları kuzu postuna sararak halka sunmak olan bu program çok kısa sürdü. Doğrusu merak ediyorum yüzde doksanı yoksul yaşayan ülkede kaç ev yenilediler, Türkiye’nin nasıl bir sorununu çözdüler. Peki siz bu yardımları illede TV programları eşliğinde yapmak zorunda mısınız? Eski eşyaları pencerelerden dışarı fırlatırken, halen eski eşyalarla yaşamak zorunda olan ve evi yenilenmeyen milyonların bu ülkede yaşadıklarından haberdar değilmisiniz?

Değerli okurlar kısa da olsa, işte kapitalizmin insana verdiği değer budur. Bugün egemenlerin, Türkiye’de insanların böyle sömürülmesine, fakirinden tutun da sanatçısına kadar açlıktan çöplüklerde yiyecek aramalarına, ölmelerine kayıtsız kalmaları, sadece ve sadece bizim suçumuzdur. Bir cinayet düşünün. Gözünüzün önünde biri başka birilerini öldürüyor ve siz öleni suçlu görüyor, öldüren katili, kapitalizmi göremiyor suçlu bulmuyorsunuz. AHLAKSIZLIĞIN, SÖMÜRÜNÜN, BÖLÜCÜLÜĞÜN, GERİCİLİĞİN, SAVAŞLARIN ve FIRSAT EŞİTSİZLİĞİNİN TEMEL NEDENİ işte bu bu sistem, işte bu düzendir.
Ya kapitalizmin karanlığında boğulacağız, ya da kapitalizmin karanlığını boğacağız.

anlamak.org

Name of author

Name: webmaster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

%d blogcu bunu beğendi: