Düzenin Dişlileri
Dünya’nın bu derece sorumsuz gidişi, İsviçre’nin burjuva gazetelerini bile korkutmuş olmalı. ”Açlık devrim yaptıracak. Dünya Afrikalı çocukların ölümünü seyrediyor” başlıklı yazı beni şaşırttı. Türkiye’de son günlerde olanları düşündüm. Bu işsizlik, açlık yoksulluk, yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık Türk halkına ne yaptırabilir diye düşündüm. Acaba biz, bir ülkenin göz göre göre nasıl bir yozlaşma batağına gömülüşünü mü seyrediyoruz?
Düzen, bakar kör bir toplum yaratmak için kafa yoruyor, fikir üretiyor, çaba sarf ediyor. Önce insanlarını gerici, bağnaz, düşünemez, sorgulayamaz hale getiriyor. Eğitim adı altında çocuklarımıza bilgi sunulmuyor, araştırma sorgulama, şüphelenme öğretilmiyor, sadece terbiye ediliyor, ehlileştiriliyor. Daha 7 yaşındaki çocuklar kuran kurslarına yönlendirilerek beyinler gelişmeden uyuşturuluyor. Bilimsel ilerlemenin ve bilimsel bilginin temelinde hemen her şeyden kuşku duymak, araştırmak yatarken, çocuklarımıza bunun tersi tartışılmayan şükür ve inanç edebiyatı ağırlıklı eğitim veriliyor. Üniversitelere bu ağırlıkta eğitim yanlısı rektörler atanıyor. Neticede böyle bir eğitim ahlaki yozlaşmayı beraberinde getiriyor. Böyle bir eğitim bize zulüm olarak geri dönüyor. Eğitim olmayınca insani değerler nasıl geriliyor, meydanı boş bulan yırtıcılar, hortumcular, hırsızlar gelişiyor, denizler coşuyor fenerler daha fazla parlıyor ve bize yaptıkları için hiç bir utanma duygusu hissetmeden yollarına devam ediyorlar. Çünkü bizi istedikleri gibi eğittiler, onlar için her şey mubah bizim için her şey olağan.
Peki, bu düzenin dişlileri nasıl dönüyor. Değerli okurlar bu dişliler en rahat ve sorunsuz din üzerinden dönüyor. Bunun acısını ve ne acımasız döndüğünü en iyi bu çarkın dişlerine kapılan gurbetçiler bilir. Bir milyon mark, yüzbinlerce Euro ve frank kaptıranlar bilir. İsterseniz bu çarka kimler nasıl alet olmuşlar kısa bir gezinti yapalım ve biz halk olarak bu çarkın dişlilerine tükürmek yerine çarka nasıl alet oluyoruz ona bakalım.
Din tacirleri her ne kadar ticarethanelerini Türkiye’de açsalar da parayı sağmalı inek olan biz gurbetçilerden toplamayı ihmal etmiyorlar. Din tacirlerinin hortumu dün bugün değil, 1990 ılı yıllarda başlayıp günümüze kadar geliyor. Yeşil sermayenin 74 Şirket kurarak 300 binden fazla gurbetçimizi 15 milyar Euro’ nün üstünde dolandırması Meclis araştırma komisyonu raporlarına kadar geçti. Bu rakamlar TC kurulduğundan beri banka hortumlarından sonra ikinci büyük hortum olarak tarihe geçti. Bu hortum yurtdışında bizlerin gözü önünde camilerde gerçekleşti. Para toplama işi için en iyi imamlar seçildi, sesi gür hitabeti ağlatan mollalar bulundu. Bu arada ileri gelen hemşeriler, eski milletvekilleri bile devreye sokuldu, para verenlere Allah razı olsun denildi. İşin ilginç yanı 1990 yılında başlayan bu soygun olayına hiç bir hükümetin ses çıkarmaması. Daha ilginci de Başbakan Erdoğan Almanya gezisinde bu şikâyetlere yanıtı, bana mı sordunuz da verdiniz oldu.
Fetullah konusuna hiç girmeyim. Bir insan düşünün ki, hiç çalışmadan milyarlarla oynasın. Erbakan ona keza, Milli görüş adil düzen çığlıklarının Edremit’te lüks bir hapishanede son bulacak-iken talebesi tarafından affedildi. Başbakan ve bakan çocuklarının genç yaşta milyonlarla oynaması. Böylesine güzel dönen çarkın dişlilerine kendini kaptıran AKP Genel Başkan yardımcısı Dişli, iş takibi için bir milyon dolar almakla suçlanırken imza attığı belgeyi önce hatırlamadı sonrada okumadığını söyledi. Biz de inandık. Hangisini yazayım bitmek tükenmek bilmiyor. Ve hepinizin izlediği TV düellosu. Onca belgeye, imzaya rağmen boğazına kadar pisliğe batmış, milyarlarla oynayan DENGİR denen birisinin milyonların karşısında hem de hiç kızarmadan, insanların kanını donduran sözcüğü ”Ben haram bir kuruş parayı boğazımdan geçirmedim” Tabii ona göre sömürü, yetim hakkı yemek, haram değil. Pislik o kadar gür ve hızlı akıyordu ki, en sonunda yatağından, gizlendiği doldurduğu çukurundan taştı. Ortalığı sel su değil deniz feneri pisliği götürdü. 41 milyon avro toplanıyor 18 milyonu amaç dışı kullanılıyor. Parayı alanlar haşa diyor.
Söylemler aynı, din iman, Allah peygamber. Söyleyenler aynı arada isimler değişiyor. Soyanlar, dolandıranlar aynı, soyulanlar aynı, yer mekân aynı. Pisliği görüp te önlem almayanlar, hoş görenler aynı. Neticede pislik ayağınızın dibine geldi, elbisenize bulaştı. Ama siz temizlemek yerine TV ekranına çıkıp milyonların gözünün içine baka baka bu pisliği savundunuz. Biz izleyicilere de bu utanç tablosuna tanıklık etmek kaldı.
anlamak.org