İsviçre Minareleri Oyluyor
Hep beraber bir düşünce denizine girelim ama batmadan çıkmaya çalışalım. İsviçre’li minareden ne ister, müslümanlar neden gittikleri yerlere minarelerini götürür. İsviçre 29 Kasım tarihinde referanduma gidiyor ve halkına soruyor minarelere evet mi hayır mı? Önce bu noktaya nasıl gelindi, bu konuda tarafların iddialarına bakalım. Bildiğiniz gibi İsviçre yönetim şekli Federal Cumhuriyet, bir yerde yarı halk yönetimi. Yüz bin imza topladığınızda hoşunuza gitmeyen konuları halk oylamasına taşıyabilirsiniz.
Şu anda İsviçre’de 160 civarında cami bulunmakta, bunlardan 4 tanesi minareli. İslami grupların mevcut camilere minare inşa etme isteği için şehir idarelerine başvurusu yabancı karşıtlığı ile ün yapmış İsviçre Halk Partisi (SVP) ve İsviçre Federal Demokratik Birliği (EDU) partilerini harekete geçirdi. Bu partiler gerekli yüz bin imzayı toplayarak bundan sonra minare yapılmasının yasaklanması isteklerini referanduma taşıdılar. Daha da kötüsü kendi tariflerince yukarda görülen burkalı ve öfkeli bakan kadın resmi ile siyaha boyanmış rakete benzettikleri minareleri kırmızı İsviçre bayrağı üstüne yerleştirilmiş plakatları propaganda amaçlı kullanmaya başladılar. Bu plakatları her yere asma istekleri bazı kantonlarca yasaklanırken bazılarında serbest oldu.
İsviçre’de minareler yerli ve yabancı bütün halkın gündemine otururken konu televizyonda 10 Ekim ve 6 Kasım tarihlerinde ARENA programında tartışıldı. Politikacı, Bilim adamları, yabancı temsilciler, dernekler ve halktan geniş katılım oldu. Taraflar bu konuda istek ve eleştirilerini dile getirdiler.
Minare yapımı yasaklansın isteyenler; biz insanların dini inanç ve ibadetlerini yasaklamıyoruz. Asıl olan ibadet ise camiler açık, minarelerin ibadetle bir ilgisi yok. Bugün minarelere izin verilirse yarın da buralardan ezan okunması istenecek. Zaten Müslüman nüfus artışı diğer yabancılara oranla çok hızlı gelişiyor, dolayısıyla cami yapımı ihtiyacı fazlalaşıyor, birde üstüne minare isteği ibadet amacını aşıyor. Minare sembol olarak dini üstünlüğü simgeliyor, İsviçre’de dini barışı zedeler. Biz Türkiye’de kilise inşaat etsek Türker’in tavrı nasıl olurdu? Maksat herhangi bir dini inancı engellemek değil, minare bizim kültürümüze, istenilen bölgenin doğasına, mimarisine uymuyor. Minare yasağının dini özgürlükle bir ilişkisi yok ve diğer dinlere verilen özgürlükler de sınırlı. Zaten biz kendi haç işaretimizi de halka açık bütün binalardan uzaklaştırdık. Minare yasağı aynı zamanda İsviçre’de‘ ki bütün dini azınlıkların birbiriyle bütünleşmesi ve İsviçre kültürüne uyum sağlamasını teşvik edecektir.
Minare yapılsın isteyenlerin iddiası ise; Minare yasağı kesinlikle dini özgürlüklere haksız ve kanunsuz bir saldırı. Minare yapılacak bölgenin doğa ve mimarisine uymayıp red edilebilir ama genel bir yasaklama gereksizdir. Minare yasağı ırkçılara ve gizli İslam düşmanlarına güç verecektir. Bu aşırı gruplar görünen minarelerden daha tehlikelidir. Oylamada çıkacak bir yasak kararı Müslümanların İsviçre’ye uyumunu daha da zorlaştıracaktır. Böyle bir karar uluslararası hukuka aykırı olduğu gibi bütün bir İslam dünyasını yaralayacak ve İsviçre’ye zarar verecektir. Böyle bir kararı diğer Avrupa ülkeleri örnek alacak dolayısıyla yasak yaygınlaşacaktır. İsviçre bankaları güvenirliğini kaybedecek, dış ticaretiniz ve iç Turizm büyük bir yara alacak.
Bütün yapılan Referandumlarda mevcut İsviçre hükümetinin halkı için bir tavsiye görüşü oluyor. Bu görüşler her zaman olmasa da çoğunlukla referandum neticelerine yansıyor. İsviçre hükümetinin bu konudaki tavsiyesi; Genel bir minare yasağı uluslararası antlaşmalara ve Avrupa İnsan hakları Kararlarına (EMRK) ters düşebilir. Genel bir yasak kendi ülke kanunlarımızdaki din özgürlüğü ve ayrımcılık yasak maddeleri ile çelişir. Böylelikle İsviçre Avrupa İnsan Hakları mahkemesi tarafından yargılanabilir. Genel bir minare yasağı tavsiye edilemez.
Belkide bütün katılımcıların, özellikle bayanların ve imza kampanyasını yürüten partililerin çoğunluğunun birleştiği konu plakatın asılmasına karşı tavır koymaları idi. Plakat ayrımcılığı, ırkçılığı körüklüyor, bütün Müslüman kadınları aynı sepete dolduruyor insanları provoke ediyor. Bütün Müslüman hanımlar burkalı ve öfkeli değildir. Camiler ne rakete benzer ne de renkleri siyahtır. Plakatı asma izni veren şehir yönetimleri bile, plakatı öz olarak savunmuyoruz ama düşüncenin ifade edilmesini her şeyin üstünde görüyoruz onun için asılmasına müsaade edeceğiz dediler.
Tabii bende bu konuya iki tane kısa bir anımla katılmak isterim. Bundan on beş yıl önce İngiltere’nin Manchester kentinde bir arkadaşımı ziyaret etmiştim. Uzun uzun sohbet ve ardından bir İngiliz Pup’ına davet edildim. Pup’a doğru yol alırken bir kiliseye doğru gittiğimizi anladım ve arkadaşıma sordum, yanlışlık olmasın kiliseye mi gidiyoruz? Arkadaşım da gülümseyerek zaten böyle bir soru bekliyordum dedi ve anlattı. İngiltere’de kiliselere rağbet azalınca mimarisini bozmadan kiliseleri pup şekline dönüştürdüler dedi. Daha sonra aynı görüntüleri Avrupa’nın değişik şehirlerinde gördüm. İkinci anım da İsviçre’nin Lozan kentine bir aylık okul tatilinde Fransızca öğrenmek için Türkiye’den gelecek bir arkadaşımın oğluna okul ve barınma konusunda yardımcı olmuştum. Bir aylık masraflar 15 bin Frank civarında olunca kendi kendime çok pahalı alınan bilim demiştim. Tabii yorumu size bırakıyorum. Bir tarafta kiliseleri meyhaneleştirenler ve Avrupa’ya bir ayda olsa dil öğrenmek için binlerce frank ödeyerek gelenler, diğer tarafta öyle ya da böyle Avrupa’da olup çoluğunu çocuğunu kuran kurslarına götürüp, ezilmişliğe, horlanmaya, sömürülmeye itiraz etmeyip camilerine minare isteyenler. Daha da ilginci bu tür düşüncelerin yaygınlaşmasına katkıda bulunan devlet anlayışı onun konsoloslukları din ve eğitim görevlileri.
Dünyada bilim mutlaka ilerliyor, bilimi alanlarla bilime direnenlerde aynı dünyada birlikte yaşıyor. Bir tarafta dinsel bağnazlık yerini bilimsel aydınlanmaya akılcılığa bırakırken, diğer tarafta akıl kutsallıklar karanlığında kayboluyor. Herkesin bugünü geçmişinin bir ürünü olarak tekrar ortaya çıkıyor.
anlamak.org