Gurbette Kurban ve Bayram
Yazının başlığını bulmaya buldum da, başlığa uygun yazıyı nasıl yazacağım onu düşünüyorum. Gurbet’ten bir bayram yazısı yazmak için sabah erken kalkıp camiye gitmek, kurban kesmek hani benim çocukluğumda gördüklerimi bire bir yaşamak gerekir. Hal böyle olunca yaşadıklarımı ama İsviçre’de yapamadıklarımı yazacağım.
Mutlaka yazımın başlığından çeşitli anlamlar çıkaranlar bir şeyler ima ettiğimi düşünenler olacak. Sizlerden kesinlikle saklım gizlim olamaz. Kafama takılanları paylaşmayı oldum olası severim sonunda haklı hep kendim çıkarım.
Kurban ve bayram beni oldum olası düşündürür. Bir canlı diğer bir canlıyı katledecek, biri ölecek diğeri bayram yapacak. Baba’ma bile her seferin de kesmeyelim dediğimde hep aynı yanıtı alırdım. Hayvanlar olmasaydı insanlar çocuğunu kesecekti. Rivayete göre İbrahim’in rüyasında gördüğü üzere Allah istiyor diye oğlunu kurban edecekken Allah’ın gökten bir koç indirmesi ve yerine onu kesmesine gönderme yaptığı ritüel. Oğullardan hangisi şanslı idi İshak mı İsmail mi olduğu üzerine hala tartışmalar var. Yani bu rüyada koç değil de bir fidan inmiş gibi yorumlansaydı belki de her bayramda milyonlarca ağaç dikilecekti.
Oysaki baba, hep sen demez misin ibadet tanrıya yakınlaşmak için yapılır. İbadet etmek için, yakınlaşmak için illa ki bir şey ölmeli midir? Bir canlı öldürmeden ibadet yapılamaz mı? Bir canlıyı öldürmek ibadet amaçlıda olsa “Allah’ın verdiği canı yalnız Allah alır” inancına aykırı değil midir? Bayram için, yemek için, deneyler için, kuş tüyü yastık için, kürk için, sırf filin dişleri için bu katliam niye bu dünya yalnız bize mi ait?
Neyse ben yine konuma döneyim.
Bayram sabahı annem en az iki üç kere başıma gelip de hadi artık kalk, baban camiye gideli nerdeyse yarım saat oldu. Utanmıyor musun ele güne karşı rezil olacağız diyen olmadı, zaten bende işe gittim Hıristiyanlar bize tatil vermedi.
Cami sonrası bütün mahallelinin kurbanlıkları dışarı çıkararak, bıçakları karşılıklı bileyerek sanki birbirlerine gösteriş yaparcasına ya Allah sesleri ile Zürih sokakları kana bulanmadı. Sonra yüzme, parçalama ve sonunda mutfak faslı olmadı. Hele o anneciğimin yaptığı peynirli, domatesli, patlıcanlı gözlemeleri sadece gözümün önüne geldi. Dahası var bir de kavurma faslı olurdu ki mutfak da durabilene aşkolsun.
Kahvaltı faslı bitip herkes bayramlıklarını giyer ve sıra bayramlaşmaya gelir diyemeyeceğim ben evde işe en geç giden olduğumdan ben kalktığımda evde kimse kalmamış. Bizim komşularda yabancı olduğundan bizim bayramları bilmezler. Ara sıra cep telefonu mesajları ve tesadüf tanıdıklarla karşılaşırsak iyi bayram dilekleri.
Akşam haberlerinde İsviçre TV’ler Sokak aralarında kaçan hayvanları, bıçağı ile peşinde koşan insanları, ya da kaçmasın diye hayvanın bileklerini kesen insan görünümlü hayvanları görüntüye getirmedi. Ah o eski bayramlar nerede deyip hayıflananlar da olurken, işte gurbette bayramlar genelinde yalnız sönük donuk ve buruk geçer. Eski hatıralarla idare edilir.
Ne yazık ki bu bayram Türkiye’de gurbetten pek farklı geçmeyecek. Kuş gribi nedeniyle ölümler ve virüsün hızla yayılması halkı yeterince tedirgin etti. Avrupa basınının da vurguladığı gibi kuş gribi Türkiye’nin geri kalmışlığını en basit hadiselerde yetersizliğini ve çok cahil ellerde yönetildiğini ortaya koydu. Şu anda bütün Avrupa sınırlarda, havaalanlarında çok sıkı tedbirler aldılar. Virüsün kendi ülkelerine gelmemesi için neler yapmaları gerektiğini sanki kendi halklarına ezberlettiler.
Bizde ise tam tersi aylar önce görülen virüse karşı tedbir alınacağı yerde olay ört bas edildi. Şimdi ise Başbakan gereken yapılıyor konu, cuma hutbelerinde vatandaşlara anlatılacak diyor. Acaba Sayın Erdoğan, kadınlar ile cuma namazına gitmeyen vatandaşlar ve küçük çocuklar için nasıl bir eğitim düşünüyor merak ediyorum. Ciddi bir meselenin anlatımını uzmanlara, öğretmenlere, doktorlara, bilim adamlarına bırakacağı yerde, neden konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan cami hocalarına havale ediyor. Neden insan ölümü gibi ciddi bir konudan siyasi çıkar sağlanıyor. Nedir hükümet olarak bilim adamları ile alıp veremediğiniz?
Korkutuyor, aslında virüsten çok ülkenin cahil ellerde olması korkutuyor. Hayvanları boğazlayarak öldüren, tavukları canlı canlı yakanlar korkutuyor. Hayvan ve insan sevgisi olmayanların eğitimini fetvalarla yapmak isteyen beyinler korkutuyor. Bu kötü duygularda bayram nasıl kutlanırsa bende öyle kutlarım. En azından kan, şiddet ve kurbanların olmadığı bayramlar dilerim. Müslüman halkların emperyalizmin ırkçı aşağılama ve saldırısı altında ezilmediği, petrol için öldürülmediği bayramlar dilerim.
anlamak.org