2007’nin Muhasebesi
Geçmişini bilmeyenlerin geleceği olmaz. Geçmişten ders almayanlar gelecekte de aynı hataları yaparlar. Adedtendir sanırım, insanlar yıl sonunda kendileri ile şöyle bir hesaplaşıyor, gelecek yılın hayallerini kuruyor. En azından piyango bileti aldıysa bana çıksın istiyor. Yani diyorum ki 2007 yılı geride kalırken şöyle bir muhasebe yapalım, dönüp arkamıza bakalım. Ama bakalım derken de kereste tüccarının ağaca bakışı gibi bakmayalım. Bu ağaçtan ne biçim kereste çıkar diyerek ticari duygularımızı ön plana çıkarmayalım. Bu ağaca estetik duygu ve düşüncelerle, yeşil yapraklarını, rengarek çiçeklerini, meyvelerini düşünerek, hele birde Datça’nın ağustos sıcağında ne güzel gölgesinde yatılacağını hayal ederek bakalım.
İsviçre yılın bilançosunu yaptı. Kar zarar, doğru yanlış hepsini ortaya koydu. Ekim ayında yapılan seçimlerde, ırkçı halk partisi (SVP) seçim afişlerinde ak ve kara koyun afişler ile yabancıları kara koyuna benzetmişdi. Yabancılardan ve aklı başında bütün İsviçreliler’den büyük tepki alan partinin adalet bakanı Cristoph Blocher alaşağı edildi. Parti bir yerde özeleştiri vererek taraftarlarını terbiyeli politikaya davet etti. Aynı şekilde en büyük gazeteleri yılın skandalı seçimine bu afişleri aday gösterdi.
Tabii ben bunları okurken yine içimden ah çekmek geldi. Gözlerim uzaklara daldı. Acaba böyle yüzleşme, hesaplaşma, hata kabul etme, özeleştiri adedi benim ülkemde varmı diye düşündüm. Şapkasını önüne koyarak, ne miras yiyerek ne de reddi miras yaparak kendisiyle hesaplaşabilen yönetici, politikacı bizde de var mı diye aradım.
Her an, herşeyin olduğu, her an herşeyin olabileceği ülkemde olanlara, yön değişimine ayak uydurmak, takip etmek kolay olmasa gerek. 2007 yılına Orhan Pamuk ve Nobel ödülüne ırkçı tepkiler gösterek başladık. Yanımda çalışan arkadaşımın, sizin ülkede ödül alan yazarları sevmezler mi sorusunun şaşkınlığı hala üzerimden atamadan yılı bitiriyorum. Önce Kuzey Irak ve PKK sorunu vardı. Bu sorunla haşır neşir olurken, ne hikmetse birden bire sorun yerini laiklik/şeriatçılık sorunu şekline dönüştü. Ülke elden gidiyor, laik cumhuriyet tehdit altında söylemleri ön plana çıktı. Cumhuriyet mitingleri başladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin önüne takoz konuldu. Sanal muhtıra, mitingler derken solun soluksuz kaldığı, AKP’nin şahlandığı erken seçim oldu.
Her an, herşeyin olduğu, her an herşeyin olabileceği ülkemde gündem yine değişti. Seçim ve ardından Cumhurbaşkanı Gül’ün gül gibi seçilmesi laik cumhuriyet şeriat korkusunu biraz daha artırdı. Çocuklar katilliğe özendirilirken, şeriat özlemleri anlatılırken düşünülmedi ama Hrant Dink katledilince, gavur dininden olanlar öldürülünce timsah gözyaşları döküldü. Bir ilim adamı bile yetiştiremezken, üç neticesinin de doğal olduğu bir maçta galip gelince silahlar ateşlenirken, yüzde doksanı yoksul yaşayan ülkemde ders almayıp ders veren antrenöre 130 bin YTL maaş yoksul halkın vergileri ile ödendi.
Dağlarca komando taburuna PKK baskını, sınır ötesi harekât Kürt sorunu, Barzani, Talabani, Kuzey Irak gündemin ilk sırasına tekrar yükseldi. Ardından sivil anayasa, dünya üniversiteler sıralamasında ilk beşyüz de ismi olmayan YÖK ve ona yaraşır dini bütün bir başkanın seçilmesi ile gündem devam ediyor.
Bütün bunlardan sonra yaşamak yangın yerinde.yaşamak, insan kalarak yaşamak, birde yeni yıl, yeni umutlar taşımak. Ben böyle zalim bir yılın çabuk gidişine seviniyorum. Gelecek yılın da, baskının, zulmün, sömürünün, emperyalist savaşların olmadığı, insanların düşünce, kimlik, milliyet ve din ayrımcılığı yüzünden öldürülmediği bir dünya diliyorum.
Bu yazı 2008 tarihli Avrupa-Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır
anlamak.org