Anlamak (soykırım) aşmaktır
Burada sorun geçmişte olanları okumamak, tarihi bilmemek değil, burada sorun resmi ideolojinin resmi tarihi manupule etmesi, tarihi kendi belirlediği gibi yazıp bir noktada durdurması.
Anlamadığınız bir konuda anlıyormuş gibi yaparak ahkam keserseniz bunun adına politik arenada çam devirmek derler. Kişilerin, ülkelerin özgür iradelerini zor kullanarak, şantaj yaparak denetim altına almaya çalışırsanız veya kendi düşündüğünüz gibi düşünmeye zorlarsanız kendiniz zor durumda kalırsınız. Yani zihinsel olan bir konuyu fiziksel kuvvet uygulayarak anlatamaz, dinleyenlerin anlamalarını sağlayamazsınız.
Ermeni tasarısı uyarı ve itirazlarımıza rağmen ABD ve İsveç meclislerinden geçince Başbakan yeni bir müdahale için İngiltere’ye gitti ve restini çekti. 100 bin kaçak Ermeni’yi sınırdışı ederiz. Merak ettim, İngiltere Başbakanı’da hazır bir cevapla biz de bütün Türk işçilerini sınır dışı ediyoruz dese ve ardından bütün Avrupa bu koroya katılsa bizim Başbakan’ın tavrı ne olurdu? Zaten daha önce ABD Temsilciler Meclisi cehalletten nasibini almıştı. ‘’O mecliste evet oyu verenlerin acaba kaç tanesi Ermenistan’ın haritada yerini gösterebilir ’’. Burada konu tasarıyı kabul etmek veya Ermenista’nın haritada yerini bilmek değil, burada konu oylamaya neden olan sorunu anlamaktır. Genelde bilmek ve anlamak kavramları karıştırılır, aynı anlama geldikleri sanılır. Oysa ki, bilmek daha çok zihin ile yapılır dışardan alınabilir ama anlayış dışardan alınmaz daha kapsamlı zihinsel olduğu gibi içsel bir süreçtir bedenle yaşanır. Bir olguyu anlamak demek onun enerjisini içselleştirmek o olgunun içine dalmak onunla birleşmek gerekir. Anlamanın oluşması için kişinin kendini değiştirmesi süper egolardan, toplumsal ön yargılardan sıyrılması, anlamaya çalıştığı konularda yeterli kültürel, felsefi bilgi ve donanımlara sahip olup değişik bakış açılarına açık olması gerekir.
Günümüzde insanlar birbirlerini bilmekle yetinirken anlamak için gerekli gayretleri sarfetmiyorlar. Zaten dışardan sürekli bir etki bombardımanı altında kalanlar kendileri için düşünen karar veren cemaatlere yanaşıyor. Örneğin Avrupa’da ve İsviçre’de yaşayan vatandaşlarımızdan bilirim, acaba yüzde kaçı bu geldikleri yeni toplumu anlayabildi? Elbette çoğunluk değil. Çünkü bir toplumu anlamak, o toplumun içine girmeyi, beraber yaşamayı gerektirir. Aksine burada yapılan kendi gettolarını kurarak ötekine karşı bir set çekmek olmuştur. Ev ile iş yeri arasında geçen yaşam hafta sonlarında Türk kahveleri ve Türk cemaatleri ile üçgen olurken ev ahalisine de video kasetleri izlemek kalmıştır. Düşünmeye alışmamış insanlarda benzetme, yakıştırma eğilimi daha ağır basar. Çalıştığı ülkede hayat şartları, sosyal hakları, düzenin acımasız sömürüsü onları ilgilendirmez ama kaderimizde neler var diye fala baktırır. Yani bir sorunu aşmak için duymak, bilmek, öğrenmek yetmiyor anlamak gerekiyor. Yıllarca cahil bırakılmış ve cahilliğini bir değer olarak algılayıp ona sımsıkı sarılan insanlar zaten anlamıyor, acaba yönetenler anlıyor mu?
Yıllardır tartışa gelinen soykırım konusunu aralarında Lübnan’ın da bulunduğu 20 civarında ülke tanımıştır. En azından bu ülkeler konuyu meclislerine getirerek araştırma yapmış, dünya arşivlerini açmış, bu arşivlerden örnekler vererek konuyu incelemişler. Biz ise direk ilgi alanımıza giren yüzbinlerin öldüğü bir konuyu bırakın meclise getirmeyi tarih kitaplarına bile almamış, halk arasında konuşanlara, yazanlara hain demişiz. Bir yerde üstü örtülü bir suçluluk. Tarihimizde 6-7 Eylül olayları, Ermeni soykırımına ışık tutması bakımından açıklayıcı bir örnektir. Bize yıllarca anlatılan ve inandırılan İngiltere- Yunanistan-Türkiye arasında Kıbrıs’ın geleceği üzerine toplantılar yapıldığı sırada Atatürk’ün Selanik’teki evi Yunalılar tarafından bombalanır. Bunun üzerine milliyetçi ve mukaddesatçı duygularla galeyana gelen halk İstanbul’da Rum ve Ermenilere ait binlerce işyeri, konut yağmalanır binlerce Rum mallarını geride bırakarak Yunanistan’a gider. Resmi tarih, resmi ideoloji 6-7 Eylül olaylarını yıllarca halkına böyle hikaye etmiştir. Bombalanan ev bombacıların kendi içlerinden biri olduğu anlaşılınca, yıllar sonra bu hikayenin yeniden yazılımına gidilmiş.
Burada sorun geçmişte olanları okumamak, tarihi bilmemek değil, burada sorun resmi ideolojinin resmi tarihi manupule etmesi, tarihi kendi belirlediği gibi yazıp bir noktada durdurması. Kendi bildiklerini bir mutlak zannederek şüpheye düşmemeleri araştırmaya açık olmamalarıdır. Burada sorun İttihat ve Terakkinin resmi tarih/ideolojisi TC. tarafından tabu olarak alınması ve dokunulmaz oluşu. Bütün bunlardan sonra biz ABD meclisine değil, TC. Meclisine soralım. Hanginiz TCK’ da yer alan soykırımla ilgili maddeleri okudunuz ve anladınız? Ben sadece bir tanesini kısaltarak yazıyorum. Soykırım Madde 76: 1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırkı veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırımı suçunu oluşturur: a) Kasten öldürme b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme c) Grubun tamamen veya kısmın yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi 2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
Şimdi biz Ermeni ve Türk taraflarının karşılıklı bütün iddia ve söylemlerini bir tarafa bırakalım. Sadece bütün dünya ve tarafların da ortak kabul ettiği somut olana bakalım. Tehcir kararı alınıyor bu tehcir en az (1915-1917) iki yıl sürüyor, bu göç sırasında yüzbinler olumsuz hava koşulları, açlık susuzluk, hastalık ve saldırılar neticesi hayatlarını kaybediyorlar. Bu gerçeği ne inkar ne gözardı edebiliriz. Bu olanlarla yukardaki TCK’nın soykırım maddesini ilişkilendirelim. Her türlü hava, savaş koşullarına fikir yürüten ittihatçılar bırakın bu kadar uzun bir yolculuğu, tatile bile çıkan insanın bir kazaya uğrayacağını kurda kuşa yem olacağı, açlık, hastalık, soygun ve saldırıya uğrayacaklarını sizce gerçekten düşünememiş olabilirler mi? Başbakan yine de doğru söylüyor, ABD meclisinde evet oyu kullananlar Ermenistan’ın haritada yerini bilmezler, bizim meclistekilerin TCK’ nın soykırım maddelerini bilmemeleri gibi. 95 yıl sonra insan onuru dış poitika malzemesi yapılarak ikinci bir tehcirden bahsediliyorsa orada sorun anlaşılmamıştır. Sorunu anlayamayanlar aşamaz ama gelecek nesillere baş belası olarak taşır.
anlamak.org