Anlamak Aşmaktır

Bilim İtaatsiz Olana İhtiyaç Duyar

Home » İsviçre Dünya’ya nasıl bakıyor?

İsviçre Dünya’ya nasıl bakıyor?

1981 yılında İsviçre yolculuğuna çıkarken şöyle coğrafya bilgilerimi bir anımsamaya çalıştım. Dağlar, göller ülkesi çikolataları, inekleri, peynirleri, saatleri, bankaları meşhur. Alp dağlarının arasına sıkışmış 6 milyonluk küçük bir ülke. Hatta bizimle ilgili karşılaştırmalar da var. Konya’nın yüzölçümü, İstanbul’un nüfusu İsviçre’den büyük, Van gölü Bodensee’den 7 kere büyük. Önemli antlaşmaların, toplantıların olduğu, bütün devlet adamlarının, para babalarını yol uğrağı bir ülke. TC’nin kuruluşunda medeni kanunlarını örnek olarak aldığımız ülke. Hele birde Lozan şehirleri var ki hiç bir cumhuriyet çocuğunun unutamadığı. 24 Temmuz 1923 tarihinde İsmet İnönü Lozan’a gelerek Kurtuluş savaşında gösterdiğimiz başarıyı masa başında da göstererek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerini atan ve bunu bütün Dünyaya kabul ettiren Lozan Anlaşmasını imzalamıştır. İşte benim İsviçre’ye gelmeden önce kabaca bildiğim bilgiler bunlardı. Şimdi dönüp te arkama baktığımda 24 yıl geçmiş ve köprünün altından o kadar sular akmış ve benim İsviçre hakkında bilgilerimde öylesine çoğalmış.

1291 yılına kadar bölgeler halinde yaşayan halk 1291 yılında 3 tane bölgenin (Uri, Schwyz ve Unterwalden) birleşmesiyle İsviçre Konfederasyonu nu kurarlar. Bu üç bölgenin insanları bir anlaşmayla birbirlerini daima koruyacaklarına dair güvence verirler. Zamanla diğer bölgelerin de katılımıyla şu anda 24 tane Kanton (şehir) oluşmuştur. Avrupa’nın en küçük, dünyanın en zengin ülkesi… Muhteşem doğasıyla Avrupa’nın çatısı, sanki bir masallar ülkesi. Ulaşım sorununu Dünya’da en iyi çözmüş ülke. Gideceğiniz yere ulaşamadıysanız mutlaka siz geç kalmışınız. İsviçre’ de trenler, tramvaylar, otobüsler gecikmez. 2005 Dünya yaşam kalitesinin en iyi olduğu kentler sıralamasında ikinci sırayı Cenevre ve üçüncü sırayı Zürih Şehri almıştır. Avrupa Birliği’ne üye DEĞİLDİR. 1. ve 2.Dünya savaşına girmemiş tek Avrupa ülkesi GSMH'(gayri safi milli hasıla) sı en yüksek ülke. Bir yanı Fransa, bir yanı Avusturya, bir yanı Almanya, sona kalan yanı da İtalya. Şu anki nüfusu 7milyon 450 bin olup 1 milyon civarında yabancı vardır.

İsviçre’nin tarihteki müstesna yeri sadece bundan da ileri gelmiyor. Bu devletin özellikleri arasında; tipik federal yapısı, referandum ve “halk inisiyatifi” hakları, milis ordusu ve kadınların oy kullanma hakkını elde edebilmesi için verdiği uzun mücadele de yer almakta.

Biraz farklı olan insanların devleti İsviçreliler kendilerini “özel” olarak görürler, aslında biraz öyleler de… Ancak devletleri söz konusu olduğunda durum kesinlikle böyle. Başka hiçbir ülkenin yurttaşı İsviçre’de olduğu kadar devlet işlerinde doğrudan söz sahibi olma hakkına sahip değil

En yüksek siyasi merci ise İsviçre halkının ta kendisi. Dünyanın hiçbir ülkesinde halkın İsviçre’deki kadar geniş kapsamlı birlikte oy kullanma hakkı yoktur. Bu sistem yarı doğrudan demokrasi olarak adlandırılıyor, yani parlamentonun dışında halk da yasama ve yürütmeyi doğrudan yapılandırabilmekte. Burada kullanılan araçlar halk inisiyatifler ve referandumlar. İsviçre, ne etnik ne dilsel ne de dini birlik oluşturmadığından bir irade devleti olarak adlandırılmakta. İsviçreliler dört farklı kültür çevresinden gelmekteler ve dört ayrı resmi dil olarak da dört farklı dili benimsiyorlar: Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanç dilleri.

İsviçreliye sormuşlar sizce şans ve mutluluk nedir, şans ve mutluluk İsviçreli olmak diyerek yanıtlamış. Kafalarına göre Dünya kuranlar yani şöyle içini çekip te bir Dünya istiyorum diyenler bu Dünya’da teknikerler Alman, Polisler İngiliz, bayanlar İtalyan, ahçılar Fransız derken organizatörler İsviçreli olsun demiş Avrupa’nın büyük bir bölümünü dolaşmama rağmen İsviçre’deki düzeni hiçbir ülkede göremedim. Zaten İsviçre’nin ikinci bir ismi de kurallar ülkesi olarak geçer. Türkiye gibi ülkelerden gelen insanları belli bir süre alışana kadar kurallar arasında boğulur, insan kendisini hapiste gibi hisseder, uymadığınız zaman maaşın yarısını para cezalarına ödersiniz. Bırakın Türk ve doğu Avrupa insanlarını Almanya’dan ziyaretime gelen Alman arkadaş bile şaşkınlığını gizleyememişti. Ormanda dolaşırken (Du darfst hier nicht) buraya pisleme iznin yok levhalarını görüp bitkilerin hep aynı boyda kesildiğine bakarak. Kardeşim sizde ne köpeklerin nede bitkilerin özgürlüğü var demişti.

Bunlar İsviçre için olumlu notlarımdı, ama bakın bu küçük ülke Dünya savaşlarına girmemiş, hiçbir ekonomik yıkıntıya uğramamış ve bu arada öylede bir (nötralizm) tarafsızlık ilkesi tutturarak akıllara durgunluk vermiştir. Bütün önemli antlaşmalar bu ülkede olur çünkü biz tarafsızız. Dünya’nın bütün paraları bize akar çünkü biz iyi saklarız. Bütün zenginler, mafya babaları, diktatörler yani parası olan herkes bize kaçar. Zamanında 8 yıl süren Irak-İran savaşında arabuluculuk teklifini biz tarafsız ülkeyiz diyerek reddetmişlerdi. Hiçbir pakta üye değildir BM topluluğuna bile 2003 yılında üye oldular daha acısı kadınlara seçme seçilme hakkı (Avusturya 1918, Almanya 1919) da verilirken İsviçre’de 1971 yılında verilmiştir. Kendini Dünya’nın dışında hisseder ama Dünya işlerine karışmada hep önde gider. AT’ ye üye olmadığı halde Avrupa işlerine çok karışır, hele şu bizim üyelik konusunda da en fazla karşı çıkıp sanki olumsuz yazı yazmakta gazeteleri birbiriyle yarışmıştır.

Para konusunu bize sorun biz paradan iyi anlarız diyorlar.

Eğer bir İsviçreli bankacı 20. kattan aşağıya kendini atmışsa hiç beklemeden sende arkasına atla derler çünkü o aşağıda mutlaka para görmüştür, ya yaralanırsa veya ölürse diyeceksiniz o her türlü tedbiri almıştır sadece garantiye atlıyor. Bütün ülkeler paraya faiz verirken, İsviçre çoğu zaman para yatırandan bir masraf alıyor çünkü daha garantili beklediğinden. Günümüzde kapitalist toplumların temel taşı olan para bir ülkede iyi dönüyorsa, İsviçreli ’de ben farklıyım diyebiliyor. Evet, yazımın sonuna geldim ve atmış olduğum başlığın yanıtı da bence İsviçre’nin Dünya’ya pembe gözlüklerle bakmadığı bir gerçek, tepeden baktığı da ikinci bir gerçek diyorum.

Bu yazı 02.10.2005 tarihli Avrupa-Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır

anlamak.org

 

Name of author

Name: webmaster

%d blogcu bunu beğendi: