Her Derde Deva Reçete
Hikayede, baba çocuğuna para verir manava gönderir. Git oğlum, bize yiyecek, annene eğlencelik, atımıza da yem al der. Yani herkes sevinsin. Çocuk yolda düşünür ve bir karpuz alır eve döner. Babasına, içini biz yiyelim dışını ata verelim, çekirdeklerde anneme eğlencelik olsun.
Anayasa Mahkemesi herkesi sevindiren kararını açıkladı, AKP kapatılmayacak ama laiklik suçlusu.
Kimler sevinmedi ki? Cumhurbaşkanın’dan tutun, Başbakan, partiler, hükümet, AB, ABD, borsacılar, AKP’li halk, iş dünyası patronları, muhalefet vs. Sevinmekle de kalmadılar. Halkım sokaklara dökülürken, yetkili ağızlardan da inciler döküldü. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, İtalyan gazetesinde yayımlanan demecinde karar laiklerin zaferidir dedi. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ablam uzun sevinç çığlıklarını şu cümlelerle noktaladı. (Bu dönemde Hükümeti, muhalefeti, iş dünyası kısaca ülkenin tüm kurumları ile bütün enerjimizi ülkemizin kalkınması, daha müreffeh bir düzeye gelebilmesi için harcamalıyız.”) Acaba dili mi sürçtü? Demek istediği ülkemizin mi kalkınması, yoksa holdinglerinin mi kalkınması? Burada ters bir orantı var, biz kalkınırsak holdingler fakirler, holdingler kalkınırsa biz fakirleriz.
Başka bir çelişki de benim kafamda oluştu. Nasıl oluyorda bir karar herkesi sevindiriyor?
Geçenlerde izlediğim tiyatronun öyle etkisinde kalmışım ki, nasıl olur diye haykırmamla birlikte yanıt gecikmedi. Sanırım tiyatro izlediğinin farkında değilsin. Bazan oyuna öylesine kapılıyoruz ki, oyunu gerçek sanana kadar. Türk siyasetinde öyle oyunlar, öyle oyuncular var ki, değme tiyatrolara, değme oyunculara taş çıkartıyorlar.
Burada oyunu anlamak için, somut durumların somut tahlilini yapmak gerekiyor. Mesele dönen dolaplara göründüğü şekliyle bakmak, geçmişte bize ezberletilen egemen uydurmaları ile kendi kendimizi avutmak değildir. Tersine, mevcut gerçekleri anlamak, devrimci analizini yapmak gerekiyor.
Her sistem kurulurken önce kendisini koruyacak, egemenliklerinin devamını sağlayacak kuralları bize dikte ettirmekle işe başlarlar. Var olan eğitim ve öğretim sistemi bize egemenlerin kurallarını yasaklarını, doğmalarını öğretir. Oyunu anlamanın ilk şartı, sürüden ayrılmak, olanları diyalektik çerçevede incelemeyi gerektiriyor.
Bir karara ülkenin bütün kurumları, muhalefeti iktidarı aynı oranda seviniyorsa, o kurumların hepsi aynı kökten geliyor demektir. İnsanların hangi partiye oy verirlerse versinler, sonuçta aynı şeyleri düşünen, aynı kararlara sevinen, hatta aynı duyguları hisseden aynı partiye oy veriyorlar demektir.
İnsanlar hapiste suçlarının ne olduğunu öğrenmeden ölürken, Anayasa mahkemesi tarihinde hiç görülmemiş biz hızla üç gün içinde karar aldı. Borsalar son üç günde tavan yaptı. Hukuk devleti fakire nasıl dokunuyorsa, güç odaklarına da aynı şekilde dokunmalıdır. Bir Devletin Anayasasında bu devlet Hukuk Devletidir yazması, Hukuk Devleti için gerekli ancak yeterli değildir. Ben hukukçu değilim ama kafamda oluşan çelişki beynimi kemirmeye başladı. Anayasanın temel maddesi laiklik. İktidar laiklik suçlusu ama laiklik yine suçluya teslim ediliyor. Aklıma eski Devlet Bakan’ı Güneş Taner’in sözleri geldi. Tansu Çiller hükümetinde Cavit Çağlar ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olduğunda o meşhur sözü söylemişti. “Hırsızdan polis olur mu?”
Mevzu bahis egemenlerimiz ise gerisi teferruat oluyor.
Günah Çıkarmak başlıklı yazımda, ”Olanlar uzun zamandır süren taht kavgasının son restleşmeleri. Restleşme, seçilip (hükümet) olanlar ile seçilmeden (siyasi iktidar) olanlar arasında geçerken halka da seyirci olmak kalıyor. Restleşmenin konusu, tarafların iktidardaki pozisyonlarının durumu” demiştim. Oyunun birinci perdesi anlaşmayla biterken, oyuncuların sahnede kirli çamaşırları kaldı.
Fransa Kralı 16. Louis, “devlet benim“ derken, Arabistan’da kral da devlet benim diyor. Bizde ise devletin kollara, dallara ayrıldığı, devletin tek başına sahibi olmadığı, bol ortaklı bol sahipli bir devlet ortaya çıkıyor.
Devletin ortakları, son zamanlarda oldukça yıpranmışlardı. Sivil asker, iki başlı hukuk çok eleştirildi. Vatan millet Sakarya edebiyatı çok yara aldı. Çözümü sadece öldürmek, yok etmekte görenler, çözümsüzlüklerini gördü. Din elden gidecek türküleri ile olmayan laiklik elden gidecek yaygaraları birbirine karıştı. Bu karışıklık hepsinin işine çok yaradı. Dikkatleri başka tarafa çekerek halkın anasını ağlattılar. Tek haneli enflasyon nağmeleri yapanlar, daha sene sonu gelmeden, elektriğe, doğal gaza, benzine, bütün temel gıda maddelerine yüzde 36’ lara varan zamları yaptılar.
Ergenekon adıyla ortaya çıkan pislik sadece dağın küçük bir yamacı.
Verilen karar, tarafların birbirlerini çok iyi tahlil ettiklerini ortaya koydu. Gelme üstüme, gelirim üstüne. Kapatmak için 6 neden 7 olmasın blöfü, Ergenekon tutuklu sayısının artışını beraberinde getirir resti tarafları anlaşmaya ikna etti. Bu da göstermektedir ki, bataklığın üstüne kesinlikle gidilmeyecek, bataklık tekrar yeşerilmeye bırakıldı. Ergenekoncular da ufak tefek sıyrıklarla kazayı atlatacak.
Böl ve yönet taktiği ile ezen ve ezilenler ayrımı ustaca kamufle edildi. Emekçi güçler dinciler, ulusalcılar, milliyetçiler, solcular gibi bölüp birbirlerine düşürerek güçler dengesini kendi yönlerinde ağırlaştırdılar.
Toplumların gerçek tarihi, ayakta kalma savaşımlarının tarihidir.
Eğer çeteleşme dün olduğu gibi bugün de kendini devlet kadrolarında gösteriyorsa değişen bir şey yoktur.
Eğer devlet hala kirli işlerini kendi bünyesinde örtülü olarak yapıyorsa, demek ki Devletin olduğu her yerde bu tür işler oluyor. Eğer hala devlet organları bu rol paylaşımında biri gizler, biri açıklar, biri kızar biri bağışlar rolleri paylaşıyorsa, biz izleyicilere başka bir düşünce şekli kalmıyor. Yani demek istiyorlar ki, “Derin devlet” denilen şey, devletin dışında bir şey değildir.
anlamak.org